- ATA Lafını hiç sevmezdi
“Atatürk” lafını ilk kez dönemin Türk Dil Kurumu Başkanı bir konuşmasında kullanmış, Mustafa Kemal’de çok beğenerek soyadı olarak almıştı. Kendisine “Ata” diye hitap edilmesinden hiç hoşlanmazdı
- En sevdiği yemek kuru fasulye ve pilavdır.
Manastır Askeri Lisesi yıllarından kalan bir alışkanlıkla hayatı boyunca en sevdiği yemek kuru fasulye ve pilav olarak kaldı. Tatlıya düşkün değildi ama canı istediğinde çok sevdiği gül reçelini tercih ederdi.
- En büyük hayali dünya turuna çıkmaktı
Ömrü yetseydi bir dünya turuna çıkıp Türk dili ve tarihi üzerindeki çalışmalarını genişletmek en büyük hayaliydi.
- Başucu kitabı Çalıkuşu’ydu
Binlerce kitabı vardı. Ama bunların arasında bir tanesini hayatı boyunca hatta cephede bile başucundan ayırmadı. Reşat Nuri Güntekin´in ünlü “Çalıkuşu” romanını hep yanında taşır, her gün rast gele bir yerinden acar, birkaç sayfa okurdu.
- Kabul salonundaki at yavrusu
Atlardan sonra en sevdiği hayvan köpekti. “Fox” adını verdiği köpeği, Gazi`nin yatağının ayak ucunda uyurdu. Hayvanlara düşkünlüğü o dereceydi ki bir gün misafirlerinin de görebilmesi için yeni doğmuş bir tayla annesinin Çankaya Köşkü kabul salonuna getirilmesini bile emretmişti.
- Tam bir salon adamıydı
En sevdiği dans valsti. Müzik zevki çeşitlilik gösteriyordu. Klasik Batı müziği dışında Anadolu ezgilerini de severek dinlerdi.
- Gömleklerinin tümü beyazdı
Gömleklerinin hepsi beyazdı. Bu gömlekler ilk yıllarda İsviçrede özel olarak dikilirken sonra yerli malı kullanma kampanyasına öncülük edebilmek için Beyoğlunda bir terziye diktirilmeye başlanmıştı.
- Lacivert takım elbise giymezdi
Takım elbiselerinin tasarımlarını hep kendisi çizerdi. Lacivert takım giymeyi sevmezdi.
- Beden ölçüleri
Boyu 1.74 idi. Hayatinin son dönemlerine kadar 76 olan kilosu hastalığının ilerlemeye başlamasıyla 46´ya kadar düşmüştü. 43 numara siyah rugan ayakkabı giyerdi.
- Rumeli şivesi
Özenli ve temiz bir Türkçe konuşurdu. Ancak bazı kelimeleri Rumeli şivesiyle telaffuz ederdi.
- Hazin bir hikaye
Hayatında bir dönem çok önemli yer tutan Mustafa Kemalin evlenmesinden sonra hayatına trajik bir şekilde son veren Fikriye Hanımın mezarının nerede olduğu bilinmiyor
- Cumhurbaşkanlığından sıkılıyordu
Hayatının çoğunu geçirdiği savaş cephelerinden sonra Cumhurbaşkanı olarak geçirdiği yıllar ona bir tecrit yaşantısı gibi geliyor, çok sevdiği halkından ve sade bir vatandaş yaşamından uzaklaştığını düşünüyordu.
- Papa’nın elçisine kendi elleriyle kıyafet hazırlatmıştır
Kıyafet Kanunu çerçevesinde tüm din adamlarının dini kıyafetleriyle sokağa çıkmaları yasaklanınca, Monsenyör Roncalli`ye kendi terzisi Kemal Milaslı eliyle bir koleksiyon hazırlattı.
- Kendi başına traş olmazdı
Sabah kahvaltılarıyla arası hiç hoş değildi.Yataktan kalkar kalkmaz odasındaki divanın üzerine bağdaş kurarak oturur, günün ilk kahvesini sigarasını içerdi. Bir özelliği de kendi kendine tıraş olmamasıydı.
- Düzen takıntısı vardı
Evinde, çevresinde hatta konuk olduğu evlerde bile eğri duran eşyaları düzeltmeden rahat edemezdi.
- Hoşgörülüydü
Köylünün birinin gazete kağıdına sardığı tütünü içmeye çalışırken eli yanmış, “Alın bunu kendi içsin” diyerek Atatürk`e küfretmişti. Mahkemeye çıkarılacaktı. Atatürk olayı dinledikten sonra “Onu mahkemeye vereceğinize doğru dürüst sigara içmesini temin edin” dedi.
- Sigara pazarlığı
Hastalığının başlangıcında kendisini muayene eden Dr. Fissinger günde kaç paket sigara içtiğini sormuş, Atatürk “sekiz” demişti. Doktor bunu günde iki pakete indirmesi gerektiğini söyleyince gülümseyerek cevap vermişti:
“Ben zaten iki paket içiyorum. Bundan sonra bunu sizin izninizle yapacağım”.
- “Bu nasıl halkçılık?”
Bir sabah milletvekilleri ile trene binmişti. Kondüktörün milletvekillerinden bilet parası almamasına şaşırmış nedenini sormuştu. Trenin milletvekillerine bedava olduğunu öğrenince epey sinirlenmiş, “Ne de güzel halkçılık ama” demişti.
- “Laiklik adam olmaktır!”
İlk mecliste bir oturum sırasında üyelerden biri laikliğin ne manaya geldiğini anlamadığını söyleyince Gazi çok sinirlenmiş ve elini kürsüye vurarak bir din bilgini olan üyeye cevap vermişti: “Adam olmak demektir hocam, adam olmak!”
- Kurbanları bağışlardı
Gittiği yurt gezilerinde kendisi için kurban edilen hayvanlara bakamaz böyle durumlarda sırtını döner yada kesilmelerini engellerdi.
- Yabancı dile meraklıydı
Askeri lisede öğrenmeye başladığı Fransızca´yı sonraki yıllarda geliştirdi. Zengin bir kelime bilgisi vardı. Konuşurken araya Fransızca sözcükler de eklerdi.
- Fasulyesine poker oynardı
Kumardan hoşlanmaz ama arkadaşlarıyla fasulyesine poker oynardı. Oyun sonunda kazandıklarını iade ederdi.
- Kan görmeye dayanamazdı
Cephelerde düşmanla göğüs göğüse savaşmış biri olarak en ilginç özelliği savaş meydanları dışında kan görünce fenalaşmasıydı.
- Kulakları duyan tek kişi
Fransız tarihçisi Herriot Ankaraya geldiğinde Gazinin kulaklarının duyuyor olmasına şaşırmış anılarında bunu esprili bir dille anlatmıştı: “T.C`de bir tane kulakları duyan kişi var onu da Cumhurbaşkanı yapmışlar”.
- Bir ricası baş tacıdır
Bir gün halk arasında dolaşırken çarşaflı bir kadına rastlamış, “Hafız Hanım benim hatırım için başındaki örtüyü acar mısın?” diye sormuştu. Kadın baş örtüsünü açarak, Atatürk`ün önünde eğildi ve ellerini öptü.
- Bilardo ve yüzme sevdası
Sportmen kişiliği vardı. Her gün at biner, yüzmeye gider ve bilardo oynardı.
- En başarılı olduğu ders matematikti
Eğitim hayatı boyunca en başarılı dersi matematikti. Pozitif bilimlere ilgisi hayatı boyunca sürdü.
- Yağcılara çok kızardı
Yağcılara çok kızardı. Bir akşam sofrasında kendisine gereksiz şekilde iltifat eden Abdülhak Hamit`e müdahale etti.
- Son yılbaşı gecesi
1937yi 1938e bağlayan son yılbaşı gecesini Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ile baş başa geçirmişti. O gece dolabındaki bazı elbiseleri bakana hediye etmişti
- Köşkteki güvercinlik
Kuşları çok severdi.Çankaya Köşkü`nde özel bir bakıcının ilgilendiği güvercinliği vardı.